Hepimizin yetişmesi gereken kimlikler, ulaşması gereken yerler ve tamamlaması gereken işler var. Modern hayatın temposu içinde çoğu zaman günlerimizin nasıl geçtiğini fark edemiyoruz. Fakat bazen, günün sonunda hiçbir şey bizi tatmin etmiyorsa, derin bir iç çekişle karşı karşıya kalıyoruz. Bu tatminsizlik duygusu, özellikle “boş” geçtiğini düşündüğümüz günlerde daha da yoğunlaşıyor.

Boş Günlerin Gerçek Değeri Nedir?

Peki, gerçekten boş mu geçiyor o günler? Mesela, sabah geç uyandınız. Kahvaltıyı uzun uzun yaptınız. Bugün hiçbir sorumluluk almadınız diyelim. Ardından dışarıya çıktınız, boş boş ağaçları ve yolları izlediniz. Dönüş yolunda canınız dondurma çekti, aldınız ve yine boş boş eve döndünüz. Akşam olmak üzere. Koltuğa oturup bir film açmaya karar verdiniz ama birden içinizde bir suçluluk hissi belirdi… “Bugün ne yaptın ki bunu hak edecek?”

Suçluluk Hissinin Kaynağı Nedir?

Bu sorgulama, hepimizin zaman zaman yaşadığı bir duygu. Ancak, gerçekten neyi hak ettiğimizi sorgulamadan önce, boş geçtiğini düşündüğümüz bu günleri bir kez daha değerlendirmeliyiz. Belki de sorun, yaptıklarımızda değil, onları nasıl değerlendirdiğimizde yatıyordur.

Anı Yaşamanın Önemi

Gününüzün bir kısmını dışarıda ağaçları izleyerek geçirdiniz; bu, doğayla olan bağlantınızı yeniden kurmak için harika bir fırsat olabilir. Dondurma almak, anın tadını çıkarmak ve küçük şeylerden keyif almayı hatırlamak demek olabilir. Film izlemek istemeniz ise, zihninizi dinlendirmek ve kendinize bir mola vermek ihtiyacından kaynaklanıyor olabilir. Bütün bu aktiviteler, her ne kadar basit görünse de, zihinsel ve duygusal sağlığımız için önemli unsurlardır.

Üretkenlik ve Dinlenme Dengesi

Kendimizi sürekli olarak üretkenlik üzerine odaklanmış bir dünya içinde buluyoruz. Dinlenmeyi, yavaşlamayı ve basitçe var olmayı ihmal edebiliyoruz. Oysa ki, bu anlar da hayatımızın bir parçası ve en az diğerleri kadar değerli. Boş geçtiğini düşündüğünüz bir gün, aslında dolu dolu yaşanmış bir günün kendine has bir yansıması olabilir.

Kendinize Karşı Şefkatli Olun

Kendinize karşı daha şefkatli olmayı ve her anı değerlendirmeyi öğrenmek, yaşamınızı zenginleştirebilir. Suçluluk duygusu yerine, her anın içinde bir anlam bulmak, kendimizi daha iyi hissetmemizi sağlar. Unutmayın, sadece üretken olduğunuz günler değil, dinlenmeye ve keyif almaya odaklandığınız günler de önemlidir. Belki de bu boş günler, aslında dolu dolu yaşanmış anlardır.