Belki kendinizi sürekli aynı düşünce döngülerinin içinde buluyorsunuz. Sanki ne kadar çabalasanız da o kördüğümü çözmek imkansız gibi. İşte tam da böyle zamanlarda terapiye başlama fikri ortaya çıkar. Ama bazen ne yapacağınızı bilemezsiniz. “Bu seanslar nasıl geçer, ne konuşulur?” diye merak edersiniz. Bugün, bir terapi seansında yaşananları size biraz anlatmak istiyorum; içten ve samimi bir şekilde, sanki bu satırları okurken birlikte bir sohbet ediyormuşuz gibi.

Terapiye gelen danışanların çoğu, umut dolu konuşmalar ya da birkaç “Şöyle yaparsan geçer” tavsiyesinden daha fazlasını arar. Çünkü bunları dışarıdan zaten fazlasıyla duymuştur. “Abartıyorsun”, “Sen bunu çok büyütüyorsun” ya da “Biraz pozitif ol yeter” gibi cümleler aslında hiç de düşündüğünüz kadar işe yaramaz, öyle değil mi? Çünkü bu sözler genellikle sizin o anki duygularınızı yok sayar; sizi anlamak yerine hızlıca çözmek ister. İşte terapi odasında, bunlardan tamamen uzak bir alan yaratırız.

Terapiye İlk Adım: Duyguların Kabulü

Terapi sürecinin ilk adımı, hislerinizi anlatmanızdır. Ama bunu sıradan bir konuşma gibi düşünmeyin. Bu, duygularınızın yargılanmadan, küçümsenmeden, olduğu gibi kabul edildiği bir alandır. Bir danışan olarak terapiye geldiğinizde, en çok aradığınız şeylerden biri budur: “Anlaşıldım” hissi.

Bazen insanlar terapiye gelirken, “Ya, böyle bir durumda bile mi bir şey yapamıyorum?” diye düşünür. Ama terapi, hemen çözüm bulmak ya da “Hadi bakalım, şimdi mutlu olalım” demek değildir. Bunun yerine, sizin içinizde hissettiklerinizin gerçek olduğunu, yaşadıklarınızın anlamlı olduğunu görmenizi sağlamaktır.

Kabul evresi dediğimiz bu süreçte, size hemen “şunu yap, bunu yap” gibi yönlendirmeler verilmez. Bunun yerine, sadece bir süre yaşadıklarınız üzerinde dururuz. Çünkü bazen gerçekten en çok ihtiyaç duyulan şey, hislerinizin bir başkası tarafından tamamen kabul edilmesidir.

Peki, Sonra Ne Olur?

Kabul sürecini tamamladığınızda, bir anda fark edersiniz ki, kendi içinize açtığınız kapılardan ilerlemek artık daha kolay hale gelmiştir. Bu süreçte bazen “Ben bunu neden daha önce fark etmedim ki?” dediğiniz anlar olur. Çünkü terapi, size kendi gözünüzle görmenizin zor olduğu kör noktalarınızı aydınlatır.

Bir örnek vereyim: Seans sırasında danışan, sıkça tekrarladığı bir cümleyi fark etmez ama terapist için bu cümle çok şey ifade edebilir. İşte o anda, terapist bu cümleyi size geri yansıtır ve birlikte onun anlamını çözmeye başlarsınız. Bu, tıpkı bir bulmacanın eksik parçasını bulmak gibidir.

Terapi süreci bir anda her şeyi değiştirmez, ama yavaş yavaş, katman katman size yeni yollar açar. Çünkü her danışan terapiye farklı bir noktada gelir. Kimisi duygularını konuşmaya bile hazır değildir, kimisi ise hemen çözüm bulmak ister. Ama ne olursa olsun, terapi size bir şey vaat eder: Kendinizi gerçekten görmek ve anlamak.

Neden “Kabul” Önemlidir?

Dışarıda duyduğunuz pek çok söz sizi daha iyi hissettirmek için söylenmiş olsa da, aslında çoğu zaman yükünüzü artırabilir. “Bunu da mı yapamadın?” gibi cümleler, insanı sadece daha da içe kapanmaya iter. Ama terapi odasında işler farklıdır. Burada, kendiniz olmanın güvenli bir alanını bulursunuz.

Eğer siz de zaman zaman “Beni anlayan biri olsa keşke” diyorsanız, terapi tam olarak bunun içindir. Kabul gördüğünüzde, duygularınızı özgür bırakmaya başlarsınız. İşte o zaman kendinizle ilgili yepyeni keşifler yaparsınız.